Ey bu topraklar için toprağa düşmüş asker!
Gökten ecdâd inerek öpse o pâk alnı değer.
Ne büyüksün ki kanın kurtarıyor tevhîdi…
Bedr’in aslanları ancak bu kadar şanlı idi.
Sana dar gelmeyecek makberi kimler kazsın?
“Gömelim gel seni tarihe,” desem, sığmazsın.
Herc ü merc ettiğin edvâra da yetmez o kitab…
Seni ancak ebediyyetler eder istiab.
“Bu taşındır,” diyerek Kâbe’yi diksem başına;
Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına;
Sonra gök kubbeyi alsam da ridâ nâmiyle,
Kanayan lâhdine çeksem bütün ecrâmiyle;
Ebr-i nisanı açık türbene çatsam da tavan,
Yedi kandilli Süreyya’yı uzatsam oradan;
Sen bu âvizenin altında, bürünmüş kanına,
Uzanırken, gece mehtâbı getirsem yanına,
Türbedârın gibi tâ fecre kadar bekletsem,
Gündüzün fecr ile âvizeni lebrîz etsem;
Tüllenen mağribi akşamları sarsam yarana,
Yine bir şey yapabildim diyemem hâtırana…
Mehmed Akif Ersoy